400,814 Views • Dec 29, 2020 • Click to toggle off description
Chie l’at pintau, e inue, su destinu meu?
Como chi pius non soe, de sa frea addane,
Como mi bàntzigant chin pregadorias,
Ninnant sos sònnios mios, chi sunt tuos dae oe.
Bisos faghe pro no mi lassare sola mai,
Una làgrima pro a mie pienat su mare
Supra sas àndalas de s’amargura
Naschint sos fiores chi donant s’ispera,
In beranu in sa manu non b’est
Como chi su nuscu nos leat...
Ca mai si morit sola una criatura
Ca milli coros li faghent corona
E sa vida finida no est mai
Si unu cantu ‘nde lassat pro bois.
Como mi mudant in bestire nou,
Supra su tempus meu si frimat sa die.
Bisos faghe pro no mi lassare sola mai,
Una làgrima est mare chi no pienas mai .
Supra sas àndalas de s’amargura,
Cando falant a terra sas aeras
E su chelu promissu non b’est,
Como chi sa culpa nos leat…
Ca mai si morit sola una criatura,
Ateros milli ruent umpare a issa,
Si ch’andant e no l’ischis mai
E no est nùmene de l’ammentare…
Tablo, La Belle Dame Sans Merci by Frank Dicksee
Metadata And Engagement
Views : 400,814
Genre: Music
Date of upload: Dec 29, 2020 ^^
Rating : 4.981 (60/12,806 LTDR)
RYD date created : 2022-01-21T02:09:48.187809Z
See in json
Tags
@icsie
3 years ago
Merhametsiz Güzel Bayan “La Belle Dame Sans Merci” İngiliz şair John Keats tarafından 1819 yılında, bir 15. Yüzyıl Fransız şiirinin başlığından esinlenerek yazılmış bir şiirdir. Şiir, İngiliz Kraliçesi Viktorya’nın döneminde yoğunlukla ilgi duyulan ve öykünülen ortaçağ döneminde geçmektedir. Viktorya Dönemi ortaçağı genellikle refahın, ihtişamın ve romantizmin çağı olarak değerlendirmiştir. İngiliz Romantik Şiiri’nin ortaçağda geçen konuları temel alması bu ilginin sonucudur. Esere temel oluşturan Keats’in şiiri bir İngiliz klasiği olarak değerlendirilir; karmaşık sembollerle açıklanabilen bir yapıya sahiptir ve karşılıklı konuşma şeklinde tasarlanmıştır. Şiirde büyüleyici güzellikte bir kadınla karşılaşan şövalyenin hikayesi anlatılır. Bu kadın, güzel olmasının yanı sıra merhametsizdir de, çünkü güzelliği ile şövalyeyi baştan çıkarıp kendine aşık ettikten sonra onu kendinden geçmiş bir haldeyken acımasızca terk eder ve ölü bir dünya içinde bırakıp gitmektedir. Dicksee eseri için Keats’in bu şiirini temel almış ve şövalye ile genç kadının hikayesinden bir sahneyi resmetmiştir. Eserin merkezindeki genç ve güzel kadın pembeli giysileriyle atın üzerinde oturmaktadır. Kadının başında kır çiçeklerinden yapılmış taç şiirde sözü geçen şövalyenin yapıp taktığı taçtır. Rüzgarda uçuşan uzun kızıl saçları ve beyaz teni ile son derece etkileyici görünen bu kadın, şiirideki gibi atın üzerinden şövalyeye doğru uzanmakta veya kulağına şarkısını fısıldamaktadır. Kadının güzelliğinden ne denli etkilendiği açıkça görünen şövalye bakışlarını kadından ayırmadan aşağıda atla birlikte yürümektedir. Zırhı içinde görülen şövalye kadının etkisiyle dış dünyaya karşı ilgisizdir ve “büyülenmiş” halini kaskatı kesilmiş görünen vücudu ve yana açtığı kolları ile belli eder. Şövalyenin heybetli atı resmin bir diğer dikkat çekici ögesidir. Şövalye atına tutunarak yürüyor gibi göründe de atın yuları aslında genç kadının ellerindedir, ve dolayısıyla atı aslında onun yönlendirdiği düşünülebilir. Esere hakim olan büyülü atmosfer, yemyeşil çimenler ve ağaçlarla kaplı pastoral İngiliz kırsalının da etkisiyle daha da gizemli bir yapı kazanır. Geriplan hikayesi bilinmediğinde sahne son derece huzurlu ve mutlu gibi görünür. Şövalyenin acı ve uğursuz sonuna işaret eden tek gösterge geçerken sol koluna dokunan ağacın çürüklerle dolu yapraklarıdır. Şiirde bir peri kızına işaret eden kısımlar bir büyülenmeye dair çağrışımlar yapar. Kadının hoş iniltileri ve şarkısı, hayalin etkisindeki şövalyeyi ideal bir dünyaya taşımıştır. Aklı başından giden şövalye, hayalin getirdiği zevklerin - kadının güzelliği, büyüleyici şarkısı, güzel yiyecekler - etkisiyle kaybolmuştur. Fakat, hayaller ortadan kaybolunca şövalye gerçek dünyada yaşayamaz hale gelmiştir. Bu da yaşamını alt üst etmiş ve onu "bir soğuk tepenin yamacı"na hapsetmiştir. Dicksee, romantizmin gerçek hayattan kaçışa yönlendiren duygusal yanına ek olarak “Ölümcül Güzellik” kavramını da güzel ve etkileyici kadınla işler. Güzel ve merhametsiz kadın aslında bir “femme fatale” (ölümcül kadın) figürüdür; ve tıpkı Yunan Mitolojisi’ndeki Tanrıça Circe gibi erkekleri kendine aşık edip sonrasında onları doğaüstü güçleri ile öldürür. John Keats (1795–1821) Merhametsiz Güzel Bayan I. Nedir seni hasta eden şövalye Yalnız ve solgun dolanıyorsun Gölün sazları çürümüş Kuşlar ötmüyor II. Nedir seni hasta eden şövalye Böylesine bitkin ve kederli Sincabın ambarı dolu Ekin de biçilmiş hem de III. Kaşında bir zambak görüyorum Istıraptan nemli ve ateşinle yanan çiğlerle Ve yanaklarında solan bir gül Çoktan çürümüş bile. IV. Çayırlarda bir bayanla karşılaştım, Çok güzel – bir peri kızı, Saçları uzundu, zarifti ayakları Ve yabaniydi gözleri V. Başına çiçeklerden bir taç yaptım, Ve bilezikler ile mis kokulu bir kuşak da; Bana seviyor gibi baktı, Hoş iniltilerle. VI. Onu atıma yerleştirdim, Ve gün boyu görmedim başka şey, Uzanıp söyledi bana Bir perinin şarkısını. VII. Güzel tatlı kökler buldu bana, Ve yabani bal ve manna özü, Ve başka bir dilde dedi ki “Seviyorum seni gerçekten” VIII. Beni peri mağarasına götürdü, Ve gözyaşı döktü orada, iç çekti acıyla, Ben de yabani gözlerini kapadım Dört öpücükle IX. Ve orada ninnilerle uyuttu beni Ve rüyaya daldım Ah, dertler buldu beni! Gördüğüm son rüyaymış Soğuk bir tepenin yamacında. X. Solgun yüzlü krallar ve prensler gördüm, Donuk savaşçılar, ölüm donukluğundaydı hepsi; Haykırdılar - "Merhametsiz güzel bayan Esir etti seni!" XI. Gündüz ayazında açlıktan kurumuş dudaklarını gördüm, Korkunç uyarıyla açılmış ağızlarında, Uyandım ve burada buldum kendimi Soğuk tepenin yamacında. XII. İşte bu yüzden burada dolanıyorum, Yalnız ve solgun bir halde Gölün sazları çürümüş ve kuşlar ötmüyor olsa bile.
655 |